Sigortacılıkta halefiyet ilkesi; sigortacının, sigortalıya ödeme yaptıktan sonra hukuken sigortalının yerine geçerek ödediği miktarı 3. kişilerden  talep etmesini ifade eder. Yani sigortacı sigortalısına ödeme yapıyor ve sonrasında yaptığı ödemeyi halefiyet ilkesine dayanarak zarara sebep olan 3. kişilerden istiyor. Örneğin bir A kişisinin evini yangına karşı sigortalattığını ve alt dairede oturan kişinin dikkatsizliği yüzünden yangın çıktığını ve bu yangından dolayı A’nın da evinin yandığını düşünelim. Bu olayda A kişisi yanan evinde meydana gelen zarar için sigortacısından sigorta tazminatını alır. Sonrasında A’nın sigortacısı da halefiyet ilkesi gereği A’nın komşusuna karşı ileri sürebileceği haklara sahip olur ve komşuya dava açarak A’ya ödediği bedeli komşusundan talep eder. Bir başka örnek olarak X şirketinin yurtdışından makina getirtiyor olduğunu ve makinenin taşınması sırasında bir zarar doğması olasılığına karşı da şirketin nakliyat sigortası yaptırmış olduğunu varsayalım. Milyon liralık makine, taşıma sırasında yapılan bir hatadan dolayı kullanılamaz hale geldiğinde sigortacı, sigorta tazminatını şirkete ödeyecek ve buna karşılıkta halefiyet ilkesi gereğince bu zararın meydana gelmesinde sorumluluğu olan 3. kişilere karşı dava açacaktır.

       Halefiyet ilkesi gereğince sigortacı ancak ödediği sigorta tazminatı kadar bedel için sigortalının haklarına sahip olur ve kalan miktar için sigortalının hakları devam eder. Dolayısıyla sigortalı; sigortacı tarafından karşılanmayan zarar varsa bu zararın, zarar veren 3. kişi tarafından tazmin edilmesini talep edebilir. Örneğin sigortalının, trafik kazası sonucu arabasında meydana gelen 50.000 liralık zararın 30.000 lirasını sigortacı karşılamışsa geri kalan 20.000 liralık miktarı sigortalı,kazaya sebep olan karşı taraftan talep edebilir. Burada sigortacı 30.000 liralık miktar için, sigortalı da 20.000 liralık miktar için karşı tarafa başvurabilir. Yani sigortalı halefiyet ilkesi gereğince hem sigortacıdan 30.000 lira alıp hem de karşı taraftan 50.000 lira talep edememektedir. Böyle olursa sigortalı araç sahibi 50.000 liralık zararına karşın 80.000 lira alarak zenginleşmiş olur ki bu da zenginleşme yasağına aykırı olur. Bu nedenle halefiyet ilkesi, zenginleşme yasağının uygulanması için önemli bir işlev görür. Bu örnekte olduğu gibi insanlar 50.000 liralık zarara karşı 80.000 lira gibi zararlarının üzerinde miktarlar alsalardı herkes rizikonun gerçekleşmesi için çalışırdı fakat halefiyet ve zenginleşme yasağı ilkeleriyle sigortalıların rizikonun gerçekleşmesini arzu etmeleri önlenmiş olmaktadır.

       Ayrıca halefiyet ilkesi sayesinde sigortacı ödediği sigorta tazminatını kısmen de olsa 3. kişilerden karşılayabildiği için bazı sigorta türlerinde buna uygun olarak primlerini düşük belirlemektedir. Bunun aksine halefiyet gereğince ödenen sigorta tazminatının karşılanasının güç olduğu sigortalarda ise primlerin hesabı buna göre yapılmaktadır.

       Son olarak sigortacının rücu hakkında karıştırılan bir meseleye de değinmek istiyorum. Karayolları zorunlu mali mesuliyet sigortasında tabiri diğerle trafik sigortasında sigortacı sigorta tazminatı için 3. kişiye değil sigortalının kendisine rücu davası açar. Dikkat edilecek olursa yukarıda verdiğimiz örneklerde sigortacı 3. kişilere rücu davası açarken trafik sigortasında sigortalının kendisine rücu etmektedir. Yani arabasıyla bir kazaya karışmış kimsenin 3. kişilere verdiği zararı sigortacısı karşılar ve sonrasında bazı durumlarda bu karşıladığı miktarı sigortalısından geri ister. Fakat bu durum bazı durumlarda söz konusu olur. Bu durumlar Trafik Sigortası Genel Şartlarının B.4 maddesinde belirtilmiştir. Bunlar:

  1.  Tazminatı gerektiren olay, sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kasti bir hareketi veya ağır kusuru sonucunda meydana gelmiş ise,
  2. Tazminatı gerektiren olay, aracın ilgili mevzuat hükümlerine göre gereken ehliyetnameye sahip olmayan veya geçerliliğini yitirmiş sürücü sertifikasına sahip ya da ehliyetine geçici/sürekli el konulmuş kimseler tarafından sevk edilmesi veya trafik kurallarının ağır kusur ile ihlali sonucunda meydana gelmiş ise,
  3. Aracın, uyuşturucu madde veya ilgili mevzuatta belirlenen seviyenin üzerinde alkollü içki almış kişilerce veya aynı mevzuatta alkollü içki alamayacağı belirtilen kişilerce alkollü içki alınmak suretiyle kullanılması sırasında meydana gelen zararlar,
  4. Tazminatı gerektiren olay, yolcu taşımaya ruhsatlı olmayan araçlarda yolcu taşınması veya yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması veya patlayıcı, parlayıcı ve tehlikeli maddeleri taşıma ruhsatı bulunmayan araçlarda, bu maddelerin parlama, tutuşma ve infilakı yüzünden meydana gelmiş ise,
  5. Sigortalının rizikonun gerçekleşmesi halinde bu genel şartların B.1. maddesinde belirtilen yükümlülükleri yerine getirmemesinden dolayı zarar ve ziyan miktarında bir artış olursa,
  6. Tazminatı gerektiren olayın aracın çalınması veya gasp edilmesi sonucunda olması halinde, çalınma veya gasp edilme olayında sigortalının kendisinin veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin kusurlu olduğu tespit edilirse,
  7. Bedeni hasara neden olan trafik kazalarında sigortalının veya eylemlerinden sorumlu olduğu kişilerin,  tedavi veya yardım amaçlı sağlık kuruluşuna gitme, can güvenliği nedeniyle uzaklaşma gibi zorunlu haller hariç olmak üzere, olay yerini terk etmesi veya kaza tutanağı, alkol raporu vb. kazanın oluş koşullarına ilişkin gereken belgelerin düzenlenmesi yükümlülüğüne aykırı davranması halleridir.

…………………………………………………………………………
*Bu yazıda halefiyet ilkesi genele hitap edecek şekilde basit ve anlaşılır olarak yazılmış olup sigortacılıkta halefiyet ilkesinin daha hukuki ve teknik boyutlarına ise “sigorta hukukunda halefiyet” yazısında değinilmiştir.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir