1) Acentenin “ücret hakkının” kaynağı nedir?
Acentenin ücret hakkının kaynağı acentelik sözleşmesidir. Acentelik sözleşmesinde ücrete ilişkin bir anlaşma yapılmışsa burada sözleşmeden kaynaklanan acente lehine bir alacak hakkı söz konusudur. Uygulamada ücret konusu taraflarca sözleşmede kararlaştırılır. Kararlaştırılmaması halinde acente tacir sıfatına sahipse TK. m. 20’ye dayanarak yine ücret talep edebilir. Keza acentenin esnaf olması durumunda da TK. m. 15’in yollamasıyla TK. m. 20’ye dayanarak ücret talep edebilir.
2) Ücret hakkını doğuran olgu nedir?
Acentenin ücret hakkını doğuran olgu aracılık ettiği veya bizzat akdettiği sözleşmenin ifasının gerçekleşmesidir. Dolayısıyla acentenin ücret hakkını, yürüttüğü faaliyetin değil faaliyet sonucunda elde ettiği sonucun doğurduğu söylenilebilir yani acentenin alacağı ücret, edim ücreti değil bir sonuç çıkarma ücretidir(1). Aynı şekilde acentelik ilişkisinde kazanılan ücret, belirli zaman sonunda hak edilen matbu bir ücret niteliğinde olmayıp her bir başarının karşılığında kazanılan ve başarının çeşidine ve büyüklüğüne göre değişen komisyon niteliğinde bir ücrettir(2).
Acente, müşteri ile müvekkilinin sözleşmeyi akdetmesiyle ücret hakkını kazanmaz henüz bu aşamada acente için beklenen hak söz konusudur(3). Beklenen hak işlemin yerine getirilmesiyle(aracılık edilen sözleşmenin ifasıyla) kazanılmış hakka dönüşüyor. Bundan dolayıdır ki müvekkil ile müşteri arasında akdedilen sözleşmenin hukuken geçerli olmakla birlikte kural olarak sözleşmenin de ifa edilmesi gerekmektedir. Taraflar edimlerini ifa ettikten sonra sözleşmenin geçersizliği anlaşılmışsa acentenin aldığı ücreti geri vermesi gerekir.
Acentenin çabasıyla kurulmuş sözleşme müvekkilin kusurlu fiilleriyle taraflarca ifa edilememişse acente yine de TK. M. 114/3 gereği ücret isteyebilir. Fakat aksine müvekkile yüklenemeyen sebeplerle sözleşme ifa edilememişse, sözleşmenin yerine getirilemediği ölçüde acentenin ücret hakkı düşer.
3) Ücrete hak kazandıran işlemler nelerdir? (TK. m. 113)
Acenteye hak kazandıran işlemlerin belirlenmesinde ilk bakılacak kaynak taraflar arasındaki acentelik sözleşmesidir. Taraflar kendi aralarında serbestçe irade serbestisi ilkesi gereğince bu konuyu düzenleyebilirler. 113’üncü madde emredici bir hüküm değildir. Keza taraflar bu hükmün aksine düzenleme yapabilirler örneğin tekel hakkından dolayı ücret kazanılamayacağını kararlaştırabilirler(4). Tarafların bu konuda düzenleme yapmamış olmaları durumunda ise acente bu maddeye dayanarak maddede düzenlenmiş işlemler için ücret talep edebilir.
3/a) Acentelik ilişkisinin devamı sürecinde ücrete hak kazandıran işlemler
TK. m. 113/1: Acente, kendi çabasıyla aracılık ettiği sözleşmelerden veya aynı nitelikteki işlemler için kazandırdığı üçüncü kişilerle kurulan işlemler için ücret isteyebilir.
Acentenin kendi çabasıyla aracılık ettiği(bu aracılık şeklinde de olabilir sözleşmenin acente tarafından akdedilmesi şeklinde de olabilir) işlemlerden dolayı hak kazandığı ücret olağan acentelik ücretidir. Bu ihtimalde acentenin ücrete hak kazandığı karine olarak kabul edilir eğer müvekkil bunun aksini iddia ediyorsa bunu ispat etmelidir.
Bu olağan acentelik ücretinin yanında, acentenin etkisiyle müvekkilin yaptığı benzer nitelikteki işlemlerden de acente ücret kazanabilir. Aynı nitelikteki işlerden kasıt aynı ticaret dalı içerisinde yapılan işlemlerdir(5). Acentenin müvekkili adına devamlı faaliyette bulunması müşterilerin müvekkili tanımalarına sebep olur. Söz konusu tanışıklıktan ötürü müşteriler, acentenin yaptığı işlemler dışındaki işlemleri de müvekkil ile yapabilirler. İşte benzer nitelikteki bu işlemlerin de müvekkil ile yapılmasında acente etkili olmuştur. Acentenin bu etkisinden dolayı kanun acentenin bu işlemler için de ücret talep edebileceğini düzenlemiştir. Yukarıda belirttiğimiz halde yinelemek gerekirse kanunun 113. madde hükmü emredici nitelikte değildir dolayısıyla taraflar benzer nitelikteki işlemler için acentenin ücret talep edemeyeceğini düzenleyebilirler. Benzer nitelikteki işlemler için acentenin ücret talep edebilmesi için acentenin, 3. kişinin müvekkili ile yaptığı bu işlemi yapmasında kendisinin etkili olduğunu ispatlamak durumundadır.
TK. m. 113/2: Acenteye belli bir bölge veya müşteri çevresi bırakılmışsa, acente, bu bölgedeki veya çevredeki müşterilerle kendi katkısı olmadan kurulan işlemler için de ücret isteyebilir.
Müvekkil, acenteye verdiği tekel bölgesi içerisinde müşterilerle doğrudan veya başka aracılar kullanarak işlemler yaparsa acente bu işlemlerden dolayı da ücret talep etme hakkına sahiptir. Bu ihtimalde acente müvekkil ile işlem yapan müşterinin kendi tekel bölgesi içerisinde olduğunu ispat ettiği takdirde sözleşmenin yapılmasında kendisinin etkili olduğunu yani nedenselliği ispatlamak zorunda değildir. Yani acente burada sadece müşterinin kendi tekel bölgesinde iş yapan birisi olduğunu ispatlayacaktır. Kanun, işlemi direk müvekkil ile veya başka aracılar kullanarak yapan müşterinin, işlemi bu şekilde yapmamış olsaydı mecburen acente aracılığıyla yapacaktı varsayımından hareketle bu kuralı vaz etmiştir.
Müvekkilin acenteye verdiği tekel yetkisini ihlal etmesi ayrıca sözleşmeyi gereği gibi ifa etmeme halini oluşturur bundan dolayı acente alacağı ücretten daha fazla zarara uğramışsa bu zararını da ispatlamak koşuluyla müvekkilden talep edebilir.
Benzer nitelikteki işlemler ve tekel hakkından dolayı ücretin talep edilebilmesi durumlarında acentenin talep edeceği komisyon ücreti normal komisyon ücretinden daha az olacaktır. Zira acente kendisinin aracılık ettiği işlemlerde aldığı komisyon ücreti, olağan giderler düşünülerek hesaplanmıştır fakat söz konusu durumlarda acentenin olağan masrafı bu işlemler başkalarınca yapıldığı için yoktur.
3/b) Acentelik ilişkisinin bitiminden sonra ücrete hak kazandıran işlemler
Acentelik ilişkisinde acentenin kazandığı ücretin bir edim ücreti değil de sonuç ücreti olduğunu söylemiştim. Acentenin gösterdiği çabanın karşılığı olan ücret işlemin gerçekleşmesiyle doğmaktadır. Dolayısıyla bir iş görme ilişkisi olan acentelik ilişkisinde acente, sonucun doğmasına çaba göstererek etkili olduğu ölçüde ücrete hak kazanır. Örneğin işlemin gerçekleşmesi için iki ayrı acente emek vermişse her bir acente gösterdiği çaba ölçüsünde ücrete hak kazanacaktır. Bu durum ücretin acenteye bağlılığı ilkesinin bir gereğidir(6). Acentelerin hangi oranlarda ücrete hak kazandığı acentelerin sonuca etki eden çabalarının büyüklüğüyle doğru orantılıdır. Bunun tespitini ise objektif olarak yapmak mümkün değildir. Keza paylaşım objektif biçimde yapılamayacağı için kanun bu paylaşımın hakkaniyete uygun bir şekilde yapılmasını emretmiştir.
Acente acentelik ilişkisiniin bitiminden sonra kazandığı ücreti talep edebilmek için çabasının miktarını ve sonuca olan etkisini ispatlamak zorundadır.
TK. m. 113/3: Acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra kurulan işlemler için acente;
a) İşleme aracılık etmişse veya işlemin yapılmasının kendi çabasına bağlanabileceği ölçüde işlemi hazırlamış ve işlem de acentelik ilişkisinin bitmesinden sonra uygun bir süre içinde kurulmuşsa
Acente devamlı olarak müvekkili için faaliyette bulunur bundan dolayıdır ki acentelik sözleşmesinin feshedilmesiyle bazı işlemlerin yarıda kalması ve sözleşmenin feshinden sonra tamamlanması mümkündür. Bu durumlarda da kanun acentenin emeğini göz ardı etmemiş, belirli şartların varlığı halinde acentenin ücrete hak kazanacağını düzenlemiştir. Kanuna göre sözleşme acentelik ilişkisinin feshinden sonra akdedilmiş olsa dahi acente, sözleşmenin yapılması için gösterdiği çaba oranında ücrete hak kazanmış olacaktır. Acentenin ücrete hak kazanabilmesi için sözleşmenin geçerli bir şekilde acentelik sözleşmesinin bitiminden sonra kurulması gerekir ve ayrıca bu işlemin makul bir süre içerisinde tamamlanması gerekmektedir. Makul sürenin miktarı sektöre göre farklılık göstereceği için her bir sektör için farklı değerlendirilmelidir. Örneğin gıda ve giyim sektörleri için bu süre, kısa kabul edilirken büyük montanlı imalat sanayilerinde daha uzun kabul edilmelidir(7).
b) 113/1 ve 113/2 fıkralarının birinci cümleleri uyarınca ücret istenebilecek bir işleme ilişkin olarak üçüncü kişinin icabı, acentelik ilişkisinin sona ermesinden önce acenteye veya müvekkile ulaşmışsa, ücret isteyebilir. Bu ücretin hal ve şartlara göre paylaşılması hakkaniyet gereği ise, sonraki acente de uygun bir pay alır.
Acentelik ilişkisinin bitiminden sonra, yapıldığına etki edildiği ve tekel bölgesi sebebiyle ücrete hak kazanıldığı düşünülen ücretler ancak müşterinin icabı acentelik ilişkisi sona ermeden önce acenteye veya müvekkile ulaşmışsa talep edilebilir. Bunun için öncelikle icap beyanının hukuken geçerli beyan olmalıdır. Selef acente ve halef acente işlemin gerçekleşmesi için gösterdikleri çaba oranında ücrete hak kazanırlar.
4) Acentenin ücrete hak kazanma zamanı
Acentenin hangi işlemlerden dolayı ücret hakkına sahip olacağının 113. maddede düzenlendiğini ve bu düzenlemenin içeriğini yukarıda izah ettim. 113. maddede sayılan işlemlerin gerçekleşmesiyle acente bir “beklenen hak” sahibi olur. Kanun 114. maddede ise ücret hakkının ne zaman kazanılacağını düzenlemiştir. Yani 114. maddede tespit edilen zamanlarda ise acentenin sahip olduğu “beklenen hak” artık acentenin hukuk alanında doğar.
Kanun ücret hakkının elde edileceği zamanı ve ücretin miktarını sözleşmenin ifa zamanına ve ifanın ölçüsüne bağlamıştır. Böylece acente aracılık ettiği sözleşme ifa edildiği anda ve ifanın ölçüsü nispetinde ücrete hak kazanacaktır.
Kanunda yapılan düzenlemede bazı hususlar emredici olarak düzenlenmiştir. İlk husus, müvekkilin ifasıyla acente, ücrete hak kazanamıyor olsa dahi ifanın gerçekleştiği ayı izleyen ayın son gününde makul bir avansa hak kazanır ve ayrıca kurulan işlemin yerine getirilememesi kusurlu olacak şekilde müvekkilden kaynaklanıyorsa acente ücrete hak kazanır. İkinci husus, 3. kişinin edimini ifa etme zamanı her halde acentenin ücrete hak kazandığı zamandır(8). Bu iki husus aleyhine olmayacak şekilde taraflar ücretin hak edildiği ana ilişkin düzenleme yapabilirler.
Acentenin amacı müvekkilinin menfaatinin gerçekleştirilmesidir ve bu amacı yerine getirdiğinde de belli bir ücret talep eder. Bu durumda acente, müvekkilinin menfaatinin gerçekleşmesi adına müşteri bulmuş ve sayesinde sözleşmenin yapılmasını sağladığı halde müvekkil kusurlu bir şekilde işlemin tamamlanmasına mani olmuşsa artık acente vazifesini gerçekleştirmiş ve ücreti hak etmiştir. Nitekim Kanun 114/3’te bu durumu düzenlemiştir. Dolayısıyla her sözleşmenin ifası durumu acenteyi ücretten mahrum bırakmaz. Keza sözleşmenin ifa edilmemesinin sebebi eğer müvekkile yüklenebilen bir sebepten kaynaklanıyorsa acente sözleşme ifa edilmese dahi ücrete hak kazanmış olur ve ücretini müvekkilden talep edebilir.
Acentenin ücret hakkının düşmesi, 3. kişinin sözleşmeyi müvekkile yüklenemeyen sebeplerden dolayı ifa etmemesi veya yine müvekkile yüklenemeyen sebeplerden dolayı müvekkilin sözleşmeyi ifa edememesi durumlarında gerçekleşir. Bu durumlarda acente ücret veya avans almışsa bunları müvekkile iade etme yükümlülüğü altındadır. Müvekkilin bunların iadesini acente sözleşmesine dayanarak talep ve dava edebilir.
Doktrinde müvekkile yüklenemeyecek ve yüklenebilecek durumlara bazı örnekler verilmiştir. Bunlar şu şekilde sıralanabilir:
Müvekkile yüklenemeyecek durumlar;
- işçilerin greve gitmeleri,
- sözleşmenin kurulmasından sonra malın üretilmesinin, ihraç ve ithal edilmesinin devlet tarafından yasaklanması,
- su baskını veya deprem gibi doğal afetlerden dolayı malın tesliminde yaşanan (imalat atölyesinin yok olması gibi) zorluklar ile 3. kişinin malın veya hizmetin bedelini ödemesi olsalığının ciddi oranda azalması(ekonomik sıkıntıya girmesi veya iflas etmesi vb.) gibi müvekkilden ifanın beklenemeyeceği durumlar,
Müvekkile yüklenebilecek durumlara örnek ise;
- siparişlerin çoğalmış olması,
- işletmeye yeni finans kaynakları bulmada çekilen zorluklar,
- hammaddenin işletmeye taşınmasında karşılaşılan sorunlar,
- işgücü kıtlığı, sürüm ve satışla ilgili yanlış hesaplamalrın yapılmış olması,
- müşterinin müvekkilin kusuru sebebiyle sözleşmeyi feshetmesi,
- müşteri ile anlaşarak siparişin iptal edilmesi gibi durumlar örnek verilebilir(9).
5) Ücretin ödenme zamanıÜcretin ödeme zamanı
Madde 116:
(1) Acentenin hak kazandığı ücretin, doğumu tarihinden itibaren en geç üç ay içinde ve her hâlde sözleşmenin sona erdiği tarihte ödenmesi gerekir. (2) Ücret istemi, muacceliyeti ve hesaplanması bakımından önemli olan bütün konular hakkında acente bilgi istediği takdirde müvekkil bu bilgileri vermek zorundadır. Ayrıca acente, ücrete bağlı işlemlere ilişkin defter kayıtlarının suretlerinin de kendisine gönderilmesini müvekkilinden isteyebilir. Müvekkil, defter suretini vermekten kaçınırsa ya da defterlerin doğruluğu ve tamlığı konusunda kuşku duymayı gerektiren haklı nedenler varsa, acente, ticari defter ve belgelerin ilgili kısımlarını ya kendisi inceler ya da bir uzmana inceletebilir. Müvekkil buna izin vermezse sorunu mahkeme duruma en uygun şekilde karara bağlar. (3) Bu hükümlerin aksinin kararlaştırılması acentenin aleyhine olduğu ölçüde geçersizdir.
116. madde acentenin alacak hakkının ne zaman muaccel olacağını düzenlemektedir. İlgili maddeye göre 114. maddede belirtilen ücret hakkının doğumu tarihinden itibaren en geç üç ay içerisinde ücret alacağı muaccel olacaktır. Bu üç aylık süre uzatılamaz fakat taraflarca kısaltılabilir. Acentelik sözleşmesinin sona ermesi halinde ise henüz muaccel olmamış alacakları da muaccel hale gelecektir. Acentelik alacağının muaccel olmasından sonra müvekkil temerrüde düşürülebilir ve buna bağlı olarak temerrüt faizi ve aşkın zararların tazmini yoluna gidilebilir.
İlgili maddenin ikinci fıkrasında ise acentenin bilgi ve belge isteme hakkıyla inceleme hakkı düzenlenmiştir. Bilgi ve belge isteme hakkı ücrete bağlı işlemlere ilişkin olmak koşuluyla her zaman kullanılabilir ve bu hakkın kullanılması özel şekil kurallarına tabi tutulmamıştır. Fakat her iki taraf için ispat kolaylığı açısından bilgi ve belge talebinin ve bunların verilişinin yazılı olması daha iyi olacaktır. Diğer hak olan inceleme hakkı ise ancak müvekkilden istenilen belgelerin verilmemesi veya verilen bilgilerin ya da gönderilen belgelerin tutarsız olması durumunda kullanılabilecek bir haktır.
İstenilen bilgi ve belgelerin verilmemesi ve inceleme hakkının kullandırtılmaması veya amacına uygun kullandırtılmaması durumunda acente mahkemeye başvurabilecektir.
6) Acentenin hak ettiği ücretin miktarının belirlenmesi
Ücretin miktarı
Madde 115:
(1) Sözleşmede hüküm yoksa ücretin miktarı, acentenin bulunduğu yerdeki ticari teamüle, teamül de mevcut değilse halin gereğine göre o yerdeki asliye ticaret mahkemesince belirlenir.
Acentenin ücretinin miktarının belirlenmesinde asıl olan tarafların belirlediği ücrettir. Bu ücret işlem tutarının belirli bir yüzdesi veya işlem başına sabit ücret olabileceği gibi yapılan işlemin türüne göre değişen farklı ücret biçimleri de kararlaştırılabilir. İşlem tutarının belirli bir oranı olarak ücret belirlenmişse işlem tutarından brüt miktar yani işlem bedelinden vergi vb. kesintilerin yapılmadığı miktar anlaşılır(10). Sözleşmede taraflar ücret miktarını kararlaştırmamışlarsa ücret tarafların bulunduğu bölgede geçerli ticari teamüllere göre belirlenecektir. Bu halde de belirlenemezse hakim Medeni Kanun’un 1 ve 4. maddelerine dayanarak bir ücret belirleyecektir.
Bunlar da ilginizi çekebilir:
- TÜRK HUKUKUNDA ACENTE NEDİR VE UNSURLARI NELERDİR?
- ACENTELİK VE BENZER SÖZLEŞMELERİN KIYASLANMASI
- ACENTENİN YETKİLERİ
- ACENTE VE MÜVEKKİLİN TEKEL HAKKI
- GEMİ ACENTESİ NEDİR VE NE İŞ YAPAR?
- SİGORTA ACENTELERİ
AV. TURAN ÖZKAYA
1) Arslan KAYA, TTK Şerhi- Acentelik, Beta Yayınları, İstanbul, 2016, s. 140,
Şaban KAYIHAN, Acentelik Sözleşmesi, Seçkin Yayınları, Ankara, 2008, s. 126.2) KAYIHAN, a.g.e., s. 118.3) KAYA, a.g.e., s. 140.
4) KAYA, a.g.e., s. 139, 146.
5) KAYIHAN, a.g.e., s. 121.
6) KAYA, a.g.e., s. 141-142.
7) KAYA, a.g.e., s. 148.
8) KAYA, a.g.e., s. 158.
9) KAYA, a.g.e., s. 164.
10) KAYA, a.g.e., s. 168.